10 Mart 2010 Çarşamba

Şehid Abdülmetin

Tahtın, şehidlerin tahtıdır inşaallah Metinim. Abdülmetin, canım kardeşim, hoş müslüman, cihad eri müslüman. Yürüyen, yaşayan şehidim, Abdülmetinim. Abdülmetin kardeşimizi Boşnak müslümanların arasında tanıdım. Bedenen zayıftı ama, kale gibi cesareti ve yüreği vardı. Yüreğini koymuştu Allah yoluna. Bedenini koymuştu bu davaya. O da, Abdullah Azzam gibi, bu davanın kansız, cansız ve sakat insan olmadan, hakim olamayacağına inanıyordu. Sabırtaşı Abdülmetin. Takvayı bir insan üzerinde, ancak bu kadar görebilirdik.

Buraya Almanya’dan gelmişti. Evli ve iki çocuk babası idi. Tam bir mücadele adamıydı. Allah’a Ve Rasulüne imanını, hiç bir şey sökemezdi O’ndan. Bize sohbet eder, bizi şehadete hazırlardı. O, bir örnekti bize.

Abdülmetin kardeşimle, yaklaşık 3 hafta beraber olabildik. Son hafta operasyona giderken, bir taraftan O’nu kırmamaya çalışıyor bir taraftan da “Gitme Abdülmetin Abi, sen gidersen, kim bize tercümanlık yapar?” diyorduk. Ama O, Sivas lehçesiyle “Gideyum arkadaşım” diyordu. Benim O’na tek verdiğim şey, küçük bel çantasıydı. Abdülmetinimle beraber toprağa giren bel çantası. O, arabaya binip yola çıkacağı sırada, benim gözlerim doldu. Şöyle düşünüyordum “Allah, bu yürüyen şehidi, bizim aramızdan almaz. Buna bizim ihtiyacımız var” Ama O, gidiyordu. Yüreğim de O’nunla beraber gitti.

O şehid oldu, inşaallah benim yüreğim de. Gittiği günden 7 gün sonra haberini alabildik. Operasyon biteli, 4 gün olmuştu. Herkes benden Abdülmetin’i soruyordu. Bense ne yapacağımı şaşırmıştım. Yüreğim, bir yanardağ gibi yanıyordu. Allah O’nu bana böyle sevdirmişti. Abdülmetin’in katıldığı operasyondan, müslümanlar zaferle çıkmışlardı. Elbetteki zafer, er ya da geç müslümanların olacak. Allah’ın vadi gerçekleşmişti. Allah meleklerini mücahidlere yardıma gönderiyordu. Bir mücahid rüyasında peygamberimizi görür. Peygamberimiz “Bosna’daki cihad hakktır, ben oradaki mücahidlerden memnunum” der. Böyle bir zamanda, Abdülmetin’i de kazandık. O’nu da inşaallah, cennetliklerin safında göreceğiz.

Hakk yolunda kan akıtan Metinim, şehadetin mübarek olsun.

Abdülmetin, şehadetinin dördüncü gününde bulunabildi. O’nu bulan mücahid, bizlere şunları anlattı: Vurulduğu yerle, bulunduğu yer arasında, en az 30 m. vardı. Dik bir tepedeki Sırplar’a hucum ettiğimiz anda vurulmuştu. Üzerine baktığımızda, Sırplara ancak 13-14 mermisini atabildiğini, kullanabildiği görmüştük. Abdülmetin’in şehadeti, tam kendi istediği gibi gerçekleşmişti. İki kaşının tam ortasından vurularak en sevgiliye kavuşmuştu. O operasyona giderken dilindeki marşı O’nu daha güzel anlatıyordu. Abdülmetin’i tanımayan yoktu. Herkes O’nu çok iyi tanıyordu. O’nun dilinden düşürmediği marşını da:

Şehid tahtında rabbe gülümser.
Ah binlerce canım olsaydı der
Şehid tahtında rabbe gülümser
Canım bedeli bir sofrada yer.


diye devam eden marşı. Ve Mekke ilahisini de. Tüm mücahidler bu marşı ezberlemişti. Kimi Türkçesini, kimi Arapçasını, kimi Boşnakçasını. Abdülmetin, tüm mücahidlerin kalbine taht kurmuştu.

Şehadet senin olmayacaktı da kimin olacaktı Metinim?
Allah, şehadetinle, onlarca kişiye hidayeti vesile etti.
Senin yolun kutlu yol. Bu yol hakk yol.
Abdülmetinim seni de kazandık.
Allah şehadetini kabul eylesin.
Seni Firdevsi âlâ’da göreceğiz inşaallah.
Selam sana ve senin yolunu sürdürenlere.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder